Yrd. Doç. Dr. Fatoş Karahasan

 

54. Cannes Lions Uluslararası Reklam Festivali’nin ortaya koyduğu en önemli nokta reklam dünyasının bir iç hesaplaşma içine girmiş olduğuydu.

Son yıllarda değişen medya ortamı, artan tüketici beklentileri ve azalan bütçelerle boğuşan pazarlama endüstrisi, hayatta reklamdan ve para kazanmaktan başka değerler olduğunun farkına varmış gibiydi. Bu yıl basın toplantısında dinlediğim jürilerin ortak söylemi, reklamcıların topluma karşı sorumlulukları olduğu saptamasıydı.

Ödül kazanan eserlere bakıldığında, toplumsal sosyal sorumluluk anlayışı yüksek şirketlerin ve WWF, Amnesty International gibi sivil toplum kuruluşlarının odakta olduğu görülüyordu. Özellikle yeni mecralarda öne çıkan çalışmalar yeni bir dünya anlayışının varlığını açıkça ortaya koyuyordu.

SORUMLU BİR BİREY OL

Savaşlar, küresel ısınma söylemleri, Afrika’daki sorunlar arasında Batı artık daha az bencil olmak zorunda olduğunu kavrıyor. Para kazanmayı, tüketmeyi, başkalarını ezerek yükselmeyi seçen 90’lı yılların toplumsal yapısı, yerini çevreyi ve dünyada yaşayan canlıları önemseyen bir anlayışa bırakıyor.

Görünen o ki, bundan böyle pazarlamanın ekseninde “başar, güzel ve çekici ol, para kazan ve tüket” mesajlarının yanı sıra, “sorumlu bir birey ol” mesajları da yer alacak.

Tabii bu noktada sap ile samanı birbirinden ayırmak gerekli. “Sosyal sorumluluk pek önemliymiş, şimdi moda buymuş” diye kendilerine proje seçmeye niyetlenenler boşuna uğraşmasın. İş yapma biçimlerinin odağına bu felsefeyi yerleştirmeyenlerin, gerçek anlamda yüreklerini vermeyenlerin hiç şansı yok.

Şirketlerin patronları, çalışanları ve tüm paydaşları paylaşmadıkça, vicdan pazarlaması sadece bir vicdan sömürüsü olarak algılanmaktan öteye gidemeyecek.