abdullah_hocaYeni Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, daha görevine başlar başlamaz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iletişiminin yönetimi konusunda farklı bir yöntem izleyeceğinin işaretlerini verdi.

Benim edindiğim ilk izlenim şu; TSK bundan sonra yüzünü daha fazla halka dönecek, medya ile iletişim kanallarını sürekli açık tutacak, kurumsal imajını çağın gereklerine göre yeniden inşa etmeye çalışacak.
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un göreve başladığı hafta Güneydoğu Anadolu bölgesini ziyaret etmesi, orada sadece devlet yetkilileri ile değil, sivil toplum örgütleri ile de görüşmesi, hatta sokakta halkın arasına karışması, çocuklara ilgi göstermesi; “TSK’nın yüzünü daha fazla halka dönme” politikasının başlangıcı olarak değerlendirilebilir.

Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi’nin başında şimdiye kadar Albay rütbeli askerler bulunuyordu, artık bu daire Tuğgeneral düzeyinde temsil edilecek. Bu değişimi; kamuoyu ve medya ile kurulan ilişkinin öneminin anlaşıldığı, bu ilişkinin kalitesinin ve içeriğinin zenginleştirileceği şeklinde anlamak mümkün. Kimi yayın organlarına yönelik akreditasyon uygulamasının da kaldırılmasının gündemde olduğu belirtiliyor. Savunma muhabirlerine yönelik askeri konularda çeşitli eğitim seminerlerinin verilmesi ve günlük basın brifinglerinin düzenlenmesi fikri de, iletişimin en önemli şartlarından biri olan “doğru bilgi” edinilmesi prensibine hizmet ediyor.
Genelkurmay Başkanlığı, yeni başkanı Orgeneral Başbuğ ile birlikte öyle anlaşılıyor ki, iletişimin stratejik değerinin önemini fark etmişe benziyor.

“Yönetilmeyen iletişimin” faturasının sanılandan çok daha ağır olacağı anlaşılmış olacak ki, Silahlı Kuvvetlerin stratejik iletişimi en üst komuta kademesinin liderliğinde yönetilmeye çalışılıyor.

Halkın “peygamber ocağı” diye baktığı, gözü gibi sakındığı, evladını gözünü kırpmadan askere gönderip şehit cenazesini “vatan sağ olsun” diye karşıladığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, halk ile arasındaki kimi duvarları artık yıkmaya niyetlenmesi, kamuoyunu ve medyayı daha fazla bilgilendirerek şeffaflığı sağlamak istemesi, kamuoyundaki algısını sağlamlaştırma arzusu, memnuniyet vericidir.

Ülkemizin çevresi bugün adeta ateş çemberinden farksızdır; Nerede bir krizin patlayacağı ve bizi nasıl etkileyeceği meçhuldür. Bu nedenle, halkı ile kaynaşan, desteğini arkasına alan, değerlerine sahip çıkan bir orduya sahip olmak, ülkemiz açısından önemli bir stratejik kazanım olarak görülmelidir.

Genelkurmay Başkanlığı’nın başlattığı bu yeni açılımı olumlu değerlendirmekle birlikte, önemli bir uyarıyı da buradan yapmakta fayda var; Stratejik İletişim Yönetimi, derin uzmanlık bilgisi gerektiren çok ciddi bir süreçtir. Genelkurmay Başkanlığı bu süreci yönetirken sadece kendi personeli ile yetinmemeli, mutlaka akademiden ve uzmanlardan bilimsel destek almalıdır. İletişimin stratejik yönetimini geç de olsa fark eden Genelkurmay Başkanlığı, bu sürecin başarıya ulaşabilmesi için iletişimin “kurmaylarına” seferberlik emri çıkartmalıdır!