Yerel seçimlere 5 aydan daha kısa bir süre kalmasına rağmen siyasetin gündeminde ne hikmetse seçimlere yönelik bir uygulama, planlama ya da strateji geliştirme eylemi göremiyoruz. Bunun anlamı açık; Demek ki siyaset dünyamız /siyasal partilerimiz/ siyasi elitlerimiz 2009 yılı Mart ayında yapılacak yerel seçimlerde de daha önceki seçimlerdeki “alışkanlıklarını” devam ettirecek…
Yani, küresel sürecin siyasetin dinamiklerini değiştirdiğini, hatta dönüştürdüğünü kabul etmeyecek. Kabul etmediği için değişen şartlara uygun politikalar geliştirmeyecek.
Seçmenin 5 yıl önce oyunu istediği seçmen olmadığını anlayamayacak. Anlayamadığı için seçmendeki yapısal değişiklikleri göremeyecek, seçmenin oy verme davranışını etkileyen unsurları çözümleyemeyecek.
Bu çözümlemeyi yapamadığı için onca para harcayıp propaganda yapmasına rağmen, seçim sandığından çıkan sonuçlara çok şaşıracak. Bu seçimlerde ilk kez oy verecek milyonlarca genci ise hiç anlayamayacaklar… Gençlerin ilgi alanlarından, anlam dünyalarından kopuk yaşamalarının faturasını siyasi partilerimiz tahmin ettiklerinden çok daha ağır ödeyecekler.
“Eski alışkanlıklarını” devam ettiren siyasi karar alıcılar, siyaset kurmayları ve parti büyükleri, öyle gözüküyor ki, seçmeni yine bildik reklam kampanyaları ile “ikna etmeye” çalışacaklar. Siyasal iletişim alanındaki bilimsel gelişmeleri takip etmedikleri, uzman yardımı almayı akledemedikleri ve propaganda ile reklamın yerini artık stratejik halkla ilişkiler uygulamalarının almaya başladığını bilmedikleri için sıradan reklam kampanyalarına kucak dolu para harcayacaklar, hiçbir fark oluşturamadıkları ve seçmenin bilinçaltına hitap edemedikleri için yaptıkları iletişim çalışmasını sandıkta oya dönüştüremeyecekler. Paralarını ve enerjilerini boşa harcayacaklar, üstelik seçim sonucuyla yüzleştiklerinde derin bir umutsuzluk ve hayal kırıklığı ile uzun süre mücadele etmek zorunda kalacaklar.
Siyaset dünyasının aktörlerinin ve siyasette karar alıcı pozisyonda görev yapan kurmay ekibin bilmesi gereken temel kural şu; Siyasette el yordamıyla ve tesadüflerle başarı elde etmek mümkün değildir.
Siyasette başarılı olmanın birinci koşulu, “değişimi yönetebilme” becerisini gösterebilmektir. İkinci koşul, “iletişimi yönetebilme” yeteneğine sahip olmaktır. Üçüncü koşul ise, azimle çalışmayı, sabır ve cesaret sahibi olmayı, problem çözebilme yeteneğini geliştirmeyi gerektirmektedir.
Siyaset dünyasının suni gündemlerle ve kısır tartışmalarla vakit kaybettiği bugünlerde asıl yapmaları gereken görevleri gözardı ettikleri görülüyor. Belki de, böylesi daha kolaylarına geliyor, çalışmak yerine tartışmayı, değişimi takip edip yenilenmek yerine nutuk atmayı, iletişimi yönetmek yerine reklamcılara seçim kampanyası sipariş etmeyi tercih ediyorlar.
Tercih kendilerinin, ama biz yine de siyasette başarıya giden yolu tarif etmeyi kendimize görev biliyoruz.