Kimilerinin açık ya da örtük itirazı olsa da, herkesin oyunun “bir tane” ve “eşit” olduğu demokrasilerde her seçim dönemi az ya da çok yeni bir siyasi tablo karşımıza çıkarır. Ve bu tabloda yer alabilmek adına yürütülen amansız rekabette, katkı sağlayabileceği varsayılan her unsur -bazen gereğinden fazla- ön plana çıkıverir.
Bu unsurlardan bir tanesi de seçim anketleri. Öyle ki Yüksek Seçim Kurulu(YSK) her seçimde seçime bir gün kala anket sonuçlarının ilan edilmesini yasaklar. Sanki o meşum son gün öncesinde yayınlanınca anket verileriyle seçmenin manipüle edilme ihtimali yoktur ve her şey o gün olup biter! Bu tutumun oy verenleri “balık hafızalı mahlûklara” indirgemekten başka bir anlamı var mıdır bilinmez, ama böyle denmiştir bir kere… Ve yayınlanan her anket -özellikle sonuçlarının “işine gelmediği” siyasilerin ithamlarıyla- tartışılır, anket firmalarının kimi sorumluları parti genel başkanı ya da siyaset gurusu edalarıyla ahkam keserler ekranlardan, gazete sayfalarından…
Peki bunca dağdağaya değer mi gerçekten, seçim anketleri oy tercihlerimizi etkiler mi? Ve bir o kadar önemlisi ne kadar güvenebiliriz bu verilere? Ya da en azından şöyle bir göz atıp, kulak verdiğimiz hangi partinin oyu ne kadar araştırmalarının sonuçları, gerçekte kimin sonuçlarıdır? Ve ‘yönlendirilmiş anketleri anlama el kitabında’ neler yazar?
Bu konuda temel ölçüt yayınlanan anketin kim tarafından sipariş edildiğinin açıklanıp açıklanmadığıdır. Bir tek ilçe ölçeğinde dahi maliyeti on binlerce lirayı bulan araştırmaların, araştırma şirketlerince salt halkımız neyin ne olduğunu görsün ya da kurumsal tanınırlığım artsın diye yapılmayacağı açıktır. Ve sponsor belirsizse anketin güvenilirliği de belirsizdir. Keza sponsorun kimliğinin açıklandığı durumlarda da her okur/izleyicinin, bu kimliğin siyaset kurumuyla ilişki mekanizmalarını göz önüne alarak, kendi değerlendirmesini yapması da önemlidir. İkinci temel ölçüt araştırmayı yapan firmanın kimliği, deneyimleri, geçmişi yani seçimden seçime ortaya çıkarak istenen sonucu çıkaran ve yeniden kaybolan kuruluşlardan olup olmadığıdır. Üçüncü olarak da sonuçlarla birlikte araştırmanın yöntemi, örneklemi, güvenilirlik testleri ve soru formunun ilgili kurumun web sitesi vs. aracılığıyla uzmanların, en geniş anlamda da kamuoyunun denetimine açılmış olmasıdır. Sadece sorunun içeriğiyle oynayarak dahi sonuçlar manipüle edilebilir. Örneğin bir belediye başkanının yeniden aday olması için bölgesinde ne ölçüde tanındığını/desteklendiğin ölçümlerken, sadece mevcut belediye başkanının adını yazıp onu yeniden aday görmek ister misiniz şeklinde oluşturulmuş soruya alınacak cevap ile, mevcut belediye başkanının yanı sıra diğer adayların da isimleri yazılarak, onların da hatırlanmasına/mukayese edilmesine imkan verecek şekilde, dizayn edilmiş soruya alınacak cevap farklıdır. Dolayısıyla bize araştırma diye sadece X adayın oy oranı yansıtılmış, çalışmanın gerçekleştiriliş biçimi ile ilgili veriler hiçbir yerde yayınlanmamışsa, şüphelenmek için yeteri kadar neden vardır. Bu elbette partilerin adlarının önüne belli rakamlar konulduğu araştırmalar içinde geçerli…
Ve asıl mesele yapılan araştırmalar aracılığıyla ‘gözde olan etkisinin’ (band wagon effect) yani kazanması muhtemel olan partinin/adayın yanında yer almanın, seçmene daha cazip gelmesinde kamuoyu araştırmaları sonuçlarının anlamlı bir değişiklik oluşturup oluşturmayacağıdır? Bu konuda en dikkat edici yaklaşım Elizabeth Noelle-Neumann’ın* ‘suskunluk sarmalı kuramı’nda karşımıza çıkıyor. Suskunluk sarmalı kuramı toplumun genel uzlaşmasının dışına çıkan bireyleri dışlama ile tehdit ettiği ve bireylerin dışlanma korkusundan ötürü sürekli kanaat ortamlarını gözlediğini, özgür tutum ve kanaatlerinin bundan etkilendiğini ileri sürer. Bu teorideki vurgulardan biri de kamuoyunun/seçmenin kendini koruma refleksiyle güçlü olan tarafa doğru meyletme olasılığıdır. Son dakika dönüşü (last minute swing) denebilecek bir tutum alışla seçmenin kazanacağı düşünülen parti lehine karar değiştirmesi/vermesi söz konusu olabilmektedir. Ancak Noelle-Neumann’ın araştırmalarında da görüldüğü gibi bu nedenden kaynaklanan oy kaymaları %3-4 gibi oldukça düşük oranlarda bulgulanmıştır. Özellikle özgüveni düşük, kendisini dışlanmış hisseden ve politikayla daha az ilgili bireylerin ‘diğer kurtlarla beraber uluma arzusu’ olarak ifade edilen bu tercih değişikliğini daha sık sergiledikleri ortaya konmuştur.
Kendi coğrafyamızda ise akademik kadrolar tarafından gerçekleştirilen, siyasi kamuoyu araştırmaları etki çalışmalarına rastlamak fazlaca mümkün değil. Dolayısıyla bilimsel olarak net tespitlere ulaşmak mümkün olmamakla birlikte bu konuda yapılan bir yüksek lisans tezinde** de oy tercihlerinde kamuoyu araştırmalarından etkilendiğini belirtenler %5.7 olarak bulgulanmıştır. Bu konuda araştırma sektörünün kendi etkilerini değerlendirmeye yönelik verilerinde de paralellik mevcut. Genar araştırma şirketinin Genel Müdürü Mustafa Şen ölçümlemelerinde anket sonuçlarının % 4 oranında seçmenin parti bağlılığını arttırdığını, % 9 oranında anket sonuçlarıyla kendi partisinden kopup başka bir partiyi destekleme kararı aldığını(http://www.haberjet.net/H-11991-1/Secmen-Davostaki-tavirda-kendisini-buldu.html) belirtmektedir.
Seçimlerde anketlerin etki düzeyini tespit için elbette bu veriler yetersiz ve konuya nokta koyma imkanı vermekten uzak. Ama kimileri için anketler manipülatif bir siyasal iletişim enstrümanı olarak istismar aracı olmaya devam ederken, bilimsel kriterleri içselleştirmiş araştırma şirketlerinden hizmet alan, birkaç puandan medet ummayan, bilgiye dayalı siyasete önem veren partiler için toplumsal tercihleri okuyarak tutum almak anlamına geliyor. Seçmene ise karşısına çıkan her veriyi doğru kabul etmeden önce akıl süzgecinden geçirmek kalıyor…
* Suskunluk sarmalı kuramının detaylı teorik zemini ve bu bağlamda seçim araştırmalarının işlevi için bkz. Noelle-Neumann, Elizabeth(1998), Kamuoyu Suskunluk Sarmalının Keşfi, İstanbul, Dost Kitapevi.
** Kaban, Zeynep Yelda(1995), Türkiyede Araştırma Şirketleri, Yaptıkları Siyasi Kamuoyu Araştırmaları ve Seçmen Tercihi Üzerine Etkileri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Yrd.Doç.Dr. Zeynep Karahan Uslu
İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü