Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Başkanı Süleyman Şensoy, sözde Ermeni soykırımı iddialarının Türkiye’ye baskı maksadıyla kullanılan 4-5 konudan birisi olduğunu belirterek, “Eğer Ermenistan’ı çok düşünüyorlarsa, toplam nüfusu 2.5 milyon civarındadır, el birliğiyle kalkındırsınlar, o zaman hiç bir problem kalmaz” dedi. TGRT HABER TV’de canlı olarak yayınlanan “Çerçeve’den Yansımalar” programında Türkiye Gazetesi Genel Yayın Müdürü Fuat Bol ile Yazarı İsmail Kapan’ın bu haftaki konuğu, TASAM Başkanı Süleyman Şensoy oldu.

ZAMANLAMA MANİDAR
Şensoy, dünyada yaşanan son gelişmeler, Türkiye’de ve dünyada yapılan stratejik araştırmalar ve araştırma kuruluşlarının ele alındığı programda, Bol ile Kapan’ın sorularını cevaplandırdı. Programın başında bir süre önce öldürülen gazeteci Hrank Dink olayını değerlendiren Şensoy, insanların görüşlerinden dolayı öldürülemeyeceğini belirterek, “Hrant Dink’in öldürülmesi kesinlikle tasvip edilemez. Karadeniz’den çıkmış ikinci bir planlama olması da önemli. Karadeniz bölgesindeki yeni yapılanmalar önemli. Gürcistan, Ukrayna devrimleri göz önünde bulundurulmalı” dedi.

MESAJ İYİ OKUNMALI
Sözde Ermeni soykırımının gerçek olmadığını ifade eden Şensoy, “Hrant Dink cinayeti asla tasvip edilemez, ancak bu olayla bir mesaj veriliyor. Devlet yönetiminin bunu iyi okuması gerekir. Ona göre cevabın verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Türkiye AB sürecinde çok mesafe katetti. Biz bu süreci destekliyoruz. Ancak burada zaman zaman kaymalar oluyor. Bu çerçevede de çok önemli stratejik boşluklar oluşuyor. Son zamanlarda bu boşluklar görülüyor ve dolduruluyor. Bu çerçevede milli menfaatlerimiz göz ardı edilmeden bu perspektifin devam etmesi gerektiği kanaatindeyim” diye konuştu. Bir insanın katledilmesinin çok yanlış olduğunu ve bu kişinin ailesine yardım edilmesi gerektiğini belirten Şensoy, “Bunu olması gerekenden fazla da abartmamalıyız. Bu durumda da komik duruma düşeriz” dedi.

DENGE SAVAŞLARI
Karadeniz bölgesinde son 4 yılda yaşanan süreci değerlendiren Süleyman Şensoy, “ABD mevcut konjonktörde başarılı görülüyor. Ancak şu anda soğuk savaş döneminde olduğu gibi bir denge savaşının başladığını söyleyebiliriz. Bu süreçte oradaki dengeler sürekli değişebilir. Bölgedeki birçok yönetim de bu dengeler çerçevesinde sürekli gidip geliyor” diye konuştu. Şensoy şöyle devam etti: “Dünya 1990’lara kadar soğuk savaşı yaşadı. 2000’lerden sonra dünyadaki dengeler değişti. Yükselen Çin ve Asya ülkeleri Batı pazarlarını tehdit etmeye başladı. Dolayısıyla golaballeşmenin bir süre yavaşlatılması gereği ortaya çıktı. 11 Eylül de bu sürecin başlatılmasını sağladı. Dolayısıyla bu durumda enerjiye ulaşmak değil, enerji kaynaklarını kontrol etmek önem kazandı. Bu süreç Batı’nın 40-50 yıl daha liderliğini sürdürme durumunu doğurmuştur.”

GOP’UN HEDEFİ ENERJİ KONTROLÜ
Genişletilmiş Orta Doğu Projesi’nin (GOP) hedefinin enerjiyi kontrol etmeye yönelik olduğunu ifade eden Şensoy, ABD ile AB’nin bu çerçevede tek vizyon etrafında birleşmesinin mümkün olmadığını kaydetti. Dünyadaki rekabet ortamının yeniden kızıştığını ifade eden TASAM Başkanı Süleyman Şensoy, “ABD’nin bölgedeki faaliyetlerinin kendi milli çıkarlarıyla ne kadar örtüştüğü de belli değil. ABD’nin üstlendiği rol, küresel planlama çerçevesindeki roldür. ABD geldiği nokta itibarıyla bana göre başarısız durumdadır ki bu durumda başka ülkeler de bölgede inisiyatif almaya başlıyor. Mesela İran gibi.
Kan akmaya başladığı zaman onu durdurmak zor. Dolayısıyla Irak’ın daha çok acı çekeceğini düşünüyorum. Saddam’ın idamı da kini artırdı. Irak’ın 3 parçaya bölüneceği gözüküyor. Ancak bölge ülkeleri bunu ne kadar kabul edebilir, bunu zaman gösterecek. Türkiye her zaman Irak’ın toprak bütünlüğü yönünde politika takip etti. Hele kuzeyde bir Kürt devleti, asla Türkiye’nin kabul edebileceği bir oluşum değildir. Türkiye buna müsaade etmeyecek, bu konudaki inisiyatiflerini sonuna kadar kullanacaktır. Bu Türkiye’nin kırmızı çizgisidir. ABD’nin Irak’ın bütünlüğü gibi bir derdi olduğunu sanmıyorum. Ancak şu anda Irak’ta şiddeti azaltacak bir kontrolün sağlanması hedefleniyor” şeklinde konuştu.

ÇİN İLE İŞBİRLİĞİ GELİŞTİRMELİ
TASAM Başkanı Süleyman Şensoy şöyle devam etti: “Yeniden şekillenen dünyada Rusya ve Çin blok oluşturuyor. 2023 yılları için oluşturulan planlara göre dünyanın 6-7 kutuplu olması hedefleniyor. Çin, olağanüstü bir şekilde, agresif bir büyüme gösteriyor. Dünya siyasetinde çok fazla rol almıyor. ABD’de cari açık Başkan Bush döneminde büyük açıklar veriyor ve bunun yarısını Çin Merkez Bankası tek başına, tahvil alarak finanse ediyor. Bu da Çin’i çok güçlü yapıyor. Bizim de Çin ile hem ekonomik, hem stratejik ve hem de sosyal ilişkilerimizi güçlendirmemiz gerekir. Dünyadaki statükonun ABD’den sonraki alternatifi Çin’dir.” Şensoy, Rusya ve Hindistan’la ilgili olarak da şunları söyledi: “Rusya büyük bir bölünme yaşadı. Enerjisini bir savaş yaşamadan merkezde birleştirdi. Halkın milli geliri çok yüksek değil belki ancak, ülkenin durumu açısından güçlü. Dış borçlarını temizledi. Bütçesi açık vermiyor. Tekrar büyük bir oyuncu olmaya doğru gidiyor. Bu, Türkiye açısından da olumlu değerlendirilmeli. Bu çerçevede 25 milyar dolarlık ticaret hedefi konmuştur. Hindistan da 1.2 milyarlık nüfusuyla büyük bir ülke. Rusya ve Çin kadar olmasa da önümüzdeki dönemin önemli oyuncularından birisi olacaktır.”

1 MART TEZKERESİ
Türkiye ile ABD arasındaki stratejik ortaklık ve PKK terörü konusunu da değerlendiren Süleyman Şensoy şunları söyledi: “Bu konuda 1 Mart tezkeresi öncesine gitmek gerekir. Türkiye bu konuda bir üs olarak seçilmişti. Tezkere kabul edilmeyince stratejik ortaklığı bu çerçevede düşünmek biraz hayalcilik olur. Bu stratejik ortaklığın gerektiği gibi işlemediğini görüyoruz. PKK konusunda bir şey yapılmadığı ortada. Bu sürecin nasıl işleyeceği de artık devletin bileceği bir iştir. 1 Mart tezkeresini o günün şartlarında düşünürsek doğru olabilir, ancak 6 ay sonra hangi sürprizlerle karşılaşacağımızı bilemeyiz. Bu açıdan da tezkerenin geçmemesi hayırlı olmuştur. Mesela Hariri suikastının hemen arkasından bölgedeki 25 bin asker çekildi. Normalde o problem hallolacaktı. Ancak ondan sonra 2 askerin kaçırılması gündeme getirildi ve Güney Lübnan harabeye çevrildi. Sivil binalar ve köprüler yıkıldı. Dolayısıyla bizde de böyle bir olay yaşanabilirdi. Kuzey Irak’ta ise ilan edilmemiş bir devlet kuruldu. Her şeyi hazır bir devlet. Tabi Türkiye buna karşı. Bu arada, orada Türkmenlerin ağırlıklı olduğu Kerkük ve Telafer var. Buralarda birtakım işler yapılıyor, demografik yapılar değiştirilmeye çalışılıyor. Ancak Türkiye bunlara seyirci kalamaz.”

TAŞERONLAR İŞBAŞINDA
Talabani ve Barzani ile bunların güçlerinin bölgede gerçek bir oyuncu olmadıklarını ifade eden TASAM Başkanı Süleyman Şensoy, “Bunlar bölgedeki önemli güçlerin arkasında durarak görev alan taşeronlardır. Bu iki isim, kısa bir süre önce bizim dışişlerinde orta dereceli memur seviyesinde kabul edilen insanlardı. Burada, oranın Güney Kürdistan olarak telaffuz edilmesi önemli. Güneyi olan bir ülkenin kuzeyi de olur. Dolayısıyla Türkiye ve İran bu ayrıntıyı gözden kaçıramaz. Bölgede şu anda ABD hakim olduğu için fiziki bir müdahale bu çerçevede en sona bırakılmalıdır. Bu konuda çok dikkat edilmelidir. ABD, bölge için 8. askeri planını açıkladı. Bölgede İsrail’in tavırları da önemli. ABD’ye göre daha şahin. Bu çerçevede İran ve Suriye hedef gösteriliyor. Burada İran belirleyici bir unsur. İran’ın nükleer güce ulaştığı kanaatinde değilim. Zaten bu güce ulaştıktan sonra sıcak çatışma olamayacağını düşünüyorum. Dolayısıyla çatışmanın masa başında olacağı kanaatindeyim” dedi.

TÜRKİYE NÜKLEERDE GEÇ KALDI
Şensoy, “Bu çerçevede Türkiye’nin nükleer silah sürecine girmesi doğru olmayacaktır. Ancak nükleer gücü olan İran’a karşı Türkiye çok rahatsız olacaktır. Ancak Türkiye’nin nükleer teknolojiye geçmesi gerekir. Bu konuda çok geç kalındı. Türkiye barışçıl gayeli nükleer teknolojiye bir an önce sahip olmalıdır. Bu çalışmalar Türkiye için şüphe uyandırmaz. Çünkü Türkiye enerjide dışa bağımlı. Dolayısıyla Türkiye’nin bu enerjiye ulaşması hakkıdır. Ayrıca Türrkiye’nin uluslararası arenada bir güvenirliği de var” şeklinde konuştu. Şensoy şöyle devam etti: “Enerji her zaman önemli olmuştur. Şu anda enerji eşittir hayat durumuna gelindi. Türkiye bu konuda yüzde 80 oranında dışa bağımlı durumda. Dolayısıyla bu konuda dışa bağımlılığını kademeli olarak azaltmalı ve kendi iç kaynaklarını olabildiğince daha fazla kullanmalı. Bugün Fransa, elektrik enerjisinin yüzde 78’ini nükleer enerjiden sağlıyor.”

STRATEJİK VİZYON GELİŞTİRMELİYİZ
Türkiye’nin savunma sanayii konusunda da dışa bağımlı olduğunu ve yüzde 76 oranında ABD’ye bağımlı bulunduğunu belirten Şensoy şöyle devam etti: “Türkiye, 1990’lara kadar NATO, ABD ve Batı Avrupa tarafını tercih ederek rahatlığa alıştı. 1990’lardan sonra ise süreç hızla değişti. Biz bu sürece hazırlıksız yakalandık. TASAM’ın bu çerçevedeki hedefi, bu stratejik alana katkıda bulunmaktır. Bilgi ve kaynak olarak hiçbir eksikliğimiz yok, ancak stratejik vizyon geliştiremiyoruz. Bir süre önce bu konuda bir kamu kuruluşunun başkanı da önemli bir uyarı açıklaması yaptı. Türkiye 1990’lardan sonra önemli işler de yaptı. 1995’ten sonra düşünce kuruluşları oluşmaya başladı ve bunların sayısının artması gerekir. Çünkü incelenmesi gereken çok konu var. Tabii bu konuda kamu kurumlarının ve özel sektörün de katkısı gerekir. Türkiye’nin vizyonu ne kadar uyanırsa problemleri de o oranda azalır. Azınlıklar Osmanlı döneminde de hep oldu. Cumhuriyetle birlikte bir derece azalsa da zaman zaman yeniden alevlendiriliyor. Ermeni meselesi de bu çerçevedeki sürekli kaşınan 4-5 konudan biridir. Türkiye’ye baskı yapma maksadıyla her dönemde kullanılıyor. Eğer Ermenistan’ı çok düşünüyorlarsa, toplam nüfusu 2.5 milyon civarındadır, el birliğiyle kalkındırsınlar, o zaman hiç bir problem kalmaz.”

HAKLI OLAN DEĞİL, GÜÇLÜ OLAN HAKLI
AB sürecinde Kıbrıs konusunu da değerlendiren TASAM Başkanı Süleyman Şensoy, “Rum tarafı tam üye olduğu için Türkiye’yi her zaman engelleyecektir. Bu aslında komik de bir durum. Gidebildiğimiz yere kadar gideriz, ancak ben tam üyelik olacağı kanaatinde de değilim. Dolayısıyla AB her zaman ne kadar kısa sürede ne kadar alabilirimin mücadelesini verecektir. Buna karşı Türkiye de ne kadar uzun sürede ne kadar az verebilirimin mücadelesini verecektir” şeklinde konuştu. Haklı olanın değil güçlü olanın haklı olduğu bir perspektif yaşandığını ifade eden Şensoy şöyle konuştu: “Ermeni olayları çok uzun bir süreç. Birinci Dünya Savaşı’ndan çok önce başladı. İstanbul’da kendi patriklerini öldürdüler, kendi aralarında çatışmalar yaşadılar. Sonra Fransız askerlerinin üniformalarıyla Türkleri katlettiler. Osmanlı Devleti’nin yaptığı ise tehcirdir. Halbuki Osmanlılarda Ermeniler vatandaş-ı sadıka olarak görülmüşlerdir ve çok önemli görevlerde bulunmuşlardır.”

TASAM BİR DÜŞÜNCE KURULUŞU
Şensoy, TASAM hakkında da şunları söyledi: “TASAM bir düşünce kuruluşudur. Türkiye’nin açılımlarıyla ilgili projeler üretiyor. Uluslararası Türk-Afrika Kongresi’ni organize etti. Uluslararası Türk-Asya Kongresi’nin 2.’sini yapacağız. Asya ve Afrika açılımlarını önemsiyoruz. AB sürecinde muhtemel bir tren kazası için yeni vizyonlar oluşturmak istiyoruz. Afrika’da çok önemli yeni kaynaklar bulundu. Batı dünyası 2000 yılından beri Asya ve Afrika ile ilgileniyor. 50’nin üzerinde kitabımız çıktı. Hakemli bir dergimiz var. Ülkemizin stratejik vizyonuna katkıda bulunmak için birçok proje yürütüyoruz. Düşünce üretilmesi konusunda üniversitelerden çok fazla sayıda hoca ile çalışıyoruz. Popülerlik birinci sırada değil, ülkenin geleceğine yönelik planlar üretmeye çalışıyoruz.”

Kaynak: Türkiye Gazetesi / netgazete.com / 24.01.2007