Siyasal İletişim, demokrasiyle yakından ilgili bir kavramdır. Siyasal iletişim, genel oy hakkının kitlelere verilmesiyle başlamış, kitle iletişim teknolojisinin gelişmesiyle de günümüzdeki anlamına ulaşmıştır. Siyasal iletişim kavramı ve uygulaması, ikinci dünya savaşı sonrası Amerika Birleşik devletleri’nde doğup gelişmiş, 1960’lı yıllarda da Batı Avrupa ülkelerinde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. (1)
Siyasal iletişim, değişik şekillerde tanımlanmaktadır. Kavrama genel bir bakışaçısı getiren bu tanımlardan biri şudur: “Bir siyasal görüş ya da organın, etkinlikte bulunduğu siyasal sistem içinde kamuoyu güvenini ve desteğini sağlamak, dolayısıyla iktidar olabilmek için, zaman ve konjonktürün gereklerine göre reklam, propaganda ve halkla ilişkiler tekniklerinden yararlanarak sürekli bir biçimde gerçekleştirdiği tek veya çift yönlü iletişim çabasıdır.” (2)
Mahmut Oktay da, Siyasal İletişimin, bir yönüyle siyasette denetim ve şeffaflığı sağladığını, diğer yönüyle de siyasetçilerin seçmenleri demokratik ikna metodlarıyla etkilemelerine yardımcı olan bir araç görevi gördüğünü belirtmektedir. (3)
İletişimin, siyasal konuları, kamusal bilgiyi, inançları ve eylemi etkileyecek şekilde stratejik kullanımları siyasal iletişim alanının gelişmesinde temel oluşturduğuna dikkat çeken Mutlu, siyasal iletişimi “siyasal süreçlerle, iletişim süreçleri arasındaki ilişkileri ele alan araştırmalardan oluşan, disiplinlerarası akademik bir alan” olarak ifade etmektedir. (4)
Kentel’in siyasal iletişime yaklaşımı daha özlüdür: “Siyasal iletişim, siyasal arenada birbirini anlama ve anlatma biçimidir.” (5)
Siyasal iletişimin bu yaklaşımını Türkiye özeline indirgeyen Kentel, 1980 öncesi yaşanan şiddet olaylarının, 1980 sonrasında yerini ‘anlama ve anlatma’ya bıraktığını belirterek, siyasal iletişimin toplumsal barışa ve huzura yaptığı katkılara da dikkat çekmektedir.
Birbirini anlayanlar, kendini anlatmada başarılı olanlar, şiddet ve kavganın yerine işbirliğini tercih etmektedirler. Zaten 1980 öncesinde karşıt cephelerde yer alan, birbirini düşman diye niteleyen siyasi partilerin, bugün aynı çatı altında koalisyon hükümeti kurabilmesi de bunun örneğini oluşturmaktadır. Siyasal iletişimin “anlama ve anlatma” işlevi bu noktada çok önemli bir fonksiyon üstlenmiştir.Kısır çekişmeleri, anlamsız kavgaları, şiddeti bir kenara bırakan siyasiler, karşısındakinin ne dediğini anlamaya başlayınca aslında benzer pekçok yanlarının bulunduğunu farketmişlerdir. Farklılıklarını değil, ortak yönlerini ön plana çıkarmayı ve bunlar üzerinde bir işbirliğine gitmeyi başaran siyasi partiler, ülke sorunlarınnı çözümüne de önemli katkılar sağlamaya başlamışlardır.
Siyasal iletişimi, “iletişim olgusundan” ayrı düşünmenin mümkün olmadığını belirten Batmaz, “siyasal iletişim hayatımızın pekçok alanında yer almaktadır. Coca Cola’nın içinde bile siyasal iletişim vardır” demektedir. Siyasal iletişimi “yerel ve ulusal siyasal iletişim” ve “evrensel siyasal iletişim” diye ikiye ayıran Batmaz, yerel ile evrenselin birbiriyle sıkı bir alışveriş içinde olduğuna dikkat çekmekle birlikte yine de “siyasal iletişimin mutlaka yerel renkleri, yerel tarzı ve yerel mesajları taşıması gerektiğini” belirtmektedir. Batmaz, siyasal iletişimde evrensel uygulamalardan alınan örneklerin mutlaka yerel kültüre uyarlanması gerektiğini belirterek, aksi halde başarı şansının azalacağı saptamasını yapmaktadır. (6)
Siyasal iletişimi tanımlamanın zorluğuna dikkat çeken Atabek ise, akademisyenlerin “seçmen ikna paradigması” olarak tanımladıkları siyasal iletişimin, bu kavramın işaret ettiği süreç ve aktörlerin tümünü kapsamaktan uzak olduğunu vurgulamaktadır. Atabek, siyasal iletişim literatürünün “seçim iletişimi” eğemenliğinde olduğunu belirtmektedir. Aristo’nun “retorik” isimli kitabını siyasal iletişimin temel bir başyapıtı olarak niteleyen Atabek, “ne yazık ki günümüzde retoriğin siyasal iletişimin özünü oluşturduğu şeklinde bir mutabakat olmadığı gibi siyasal iletişim çalışmalarında retorik, bir altbaşlıktan öteye geçememektedir” eleştirisini yöneltmektedir. (7)
Görüldüğü gibi siyasal iletişim kavramına farklı açılardan yaklaşılmakta, pekçok tanımı yapılmaktadır. Ama hepsinin de ortak yanı, siyasal iletişim kavramının demokrasiyle olan yakın ilişkisine vurgu yapılmasıdır. Demokrasi kültürünün yerleşmesinde siyasal iletişimin ikna etme, anlama ve anlatma fonksiyonları önemli görevler üstlenmektedir. Küreselleşme sürecinin ön plana çıkardığı işbirliği ve uzlaşma prensibinin yerleşmesinde de siyasal iletişim önemli katkılar sağlamaktadır.
Siyasal İletişimin Fonksiyonları
Siyasal iletişim üç temel fonksiyonu yerine getirmektedir. Siyasal iletişimin birinci fonksiyonu, “ortaya çıkan siyasal problemlerin tanımlanmasına yardımcı olması”, ikinci fonksiyonu, “bu problemlerin siyasal tartışma ortamına girerek meşruiyet kazanmasını sağlaması”dır. “Artık tartışma konusu olmaktan çıkmış, ortak bir görüşbirliğine varılmış konuları gündemden düşürmek” de siyasal iletişimin üçüncü fonksiyonu olarak sayılabilir. Siyasal iletişimin ilk fonksiyonu olan siyasal problemlerin tanımlanmasında siyasetçiler ve medya temel rolleri üstlenirken, ikinci fonksiyonda kamuoyu araştırmaları, üçüncü fonksiyonda ise yine medya ön plana çıkmaktadır. (8)
Siyasal iletişim fonksiyonları daha geniş bir çerçevede ele alındığında yedi temel özellik üzerinde durulmakta ve üretilen siyasalar ile iletilen mesajların etkinliğinin sağlanması için mutlaka siyasal iletişim yöntem ve tekniklerinin kullanılması gerekmektedir: (9)
a. Siyasal Mesajların İletilmesi: Siyasi partiler; siyasal semboller, etik değerler, normlar, ideolojik argümanlar, toplumsal sorunlara çözüm önerileri, siyasi hedefler ve siyasalar üreterek bunları bir mesaj haline getirip topluma iletmek zorundadır. İletilen mesajların toplumun tüm kesimleri tarafından anlaşılabilir biçim ve içerikte olması gereklidir. Bu mesajların gerektiği gibi iletilmesinde en etkili araç, siyasal iletişim yöntemleridir.
b. Mesajların Etkinliğinin Ve Kalıcılığının Artırılması: Siyasal süreç içerisinde mesaj üretmek ve bunları topluma iletmek yeterli olmamaktadır. Başarılı olmak için iletilen mesajların etkinliğinin ve kalıcılığının sağlanması da gereklidir. Bunu sağlamak için de siyasal iletişim yöntemleri kullanılmalıdır. Siyasal iletişim, bünyesinde bulundurduğu ikna, demokratik olma, dürüst ve güvenilir yöntemler kullanma, halkın tepkisine göre siyasal faaliyetlerine yön verme ve bunları yaparken de siyasal hareketin bağımsızlığı ile temel esaslarından taviz vermeme özellikleri sayesinde mesajların etkinlik ve kalıcılığı sağlanmaktadır.
c. Kamuoyu Beklentilerinin Ölçümlenebilmesi: Bir siyasal parti siyasa üretirken ideolojik ve politik tercihleriyle birlikte kamuoyunun hem siyasal sistemden hem de siyasi organ olarak kendisinden neler beklendiğini dikkate almalıdır. Çünkü üretilen siyasalar toplumun beklentilerine cevap vermelidir. Kamuoyu beklenti ve taleplerinin ölçümlenmesi, siyasal partilerin daha sağlıklı kararlar almasına yardımcı olacaktır. Kamuoyu beklentileri, dolaylı ve dolaysız iletişim yöntemleriyle ölçümlenebilmektedir. Bu yöntemlerle elde edilecek veriler dikkate alınarak partinin toplumun beklentilerine tam olarak cevap verebilecek bir şekilde yapılanması sağlanmalıdır. Siyasal iletişim, siyasi partilerin politikaları ile kamuoyunun taleplerini ortak bir noktada buluşturma fonksiyonu görmektedir.
d. Geri Besleme Kanallarının Tesisi: Siyasal partiler tarafından üretilen siyasaların ve iletilen mesajların topluma ulaştırılması sürecinde siyasal iletişim yöntemleri kullanıldığında, çift yönlü bir iletişim gerçekleştirilmektedir. Siyasal iletişim yöntemleriyle halkın talepleri dikkate alınarak “toplumsal talep/siyasal arz” dengesi daha sağlıklı kurulmaktadır. Parti siyasası ve mesajlarıyla karşılaşan halkın ne düşündüğünü öğrenmek için seçim sonuçlarını beklemeye gerek yoktur. Kamuoyu araştırmalarıyla halkın siyasalara ve mesajlara verdikleri tepkiler alınıp, ona göre yeniden bir değerlendirme yapılabilir. Siyasal iletişimin bu geri besleme kanallarını çalıştırması, siyasal partilerin başarısında çok önemli bir rol üstlenmektedir.
e. Kanaat Önderlerinin Etkilenmesi: Kanaat önderleri kavramı, yöresel ölçülerde toplumu etkileme gücüne sahip kişileri, genellikle şehirlerde organize olabilen baskı grupları liderlerini, topluma farklı konulardaki düşünce ve yorumları sunan gazeteci, yazar, aydın ve entellektüelleri kapsamaktadır. Kanaat önderleri ile sürekli ve sistemli bir ilişki kurmanın yolu da siyasal iletişim yöntemlerini kullanmaktan geçmektedir. Parti tarafından organize edilecek etkinliklere kanaat önderlerinin davet edilmesi, siyasal mesajların ülke genelinde yayılmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca kanaat önderlerinin iletilen siyasal mesajlar üzerine yaptıkları yorum ve değerlendirmeler, toplumun gözünde mesajların güvenilir ve
f. Gündem Oluşturabilme Yeteneğinin Artırılması: Siyasal partiler mesajlarını etkin bir şekilde topluma sunabilmek için sürekli olarak gündem oluşturabilmelidirler. Gündem oluşturmak için de siyasal iletişim yöntemleri kullanılmalıdır. Siyasal partiler, siyasal iletişim yöntemlerini kullanıp gündem oluşturmayı başardıklarında, parti mesajlarını ve sorunlara getirdikleri çözüm önerilerini geniş bir kitleye ulaştırma imkanı bulabilirler. Ayrıca bir siyasal parti sürekli olarak gündem oluşturabildiğinde toplumun bilincinde partiye yönelik olarak “çok güçlü” ve “sorun çözme ehliyetine sahip” imajı da oluşabilecektir.
g. Siyasal Rakiplere Karşı Avantaj Sağlanması: Günümüzde siyasal rakiplerine üstünlük sağlamayı ve iktidarı hedefleyen bir parti, mutlaka demokratik yöntemleri benimsemek zorundadır. Demokratik yöntemler çerçevesinde ise kullanılabilecek en önemli araç siyasal iletişim yöntemleridir.
Mesajların hedef kitleye tasarlandığı gibi ulaşması isteniyorsa, siyasal iletişimin fonksiyonları iyi tanınmalı ve etkin kullanılmalıdır. Siyasal iletişimin yöntem ve teknikleri doğru kullanıldığı zaman mesajlar toplumun tüm kesimleri tarafından istenilen şekilde algılanır, mesajların etkinliği ve kalıcılığı da sağlanmış olur.
Siyasal İletişimin Aktörleri
Siyasal iletişimi, “farklı aktörler tarafından dile getirilen ve medya tarafından aktarılan siyasal söylemlerin üretimi ve değişimine ilişkin akla gelebilecek herşey” olarak niteleyen Wolton, “kamuoyu araştırmalarını, kitle iletişim araçlarını, siyasal pazarlamayı ve siyasal reklamcılığı” siyasal iletişimin ögeleri arasında saymaktadır. (10)
Wolton, politikacıları, gazetecileri ve nabız yoklamaları aracılığıyla kamuoyunu, kamu önünde siyaset üzerine fikir belirtmeleri meşru olan üç aktör olarak nitelemekte ve bu üç aktörün çelişkili söylemlerinin siyasal arenada mübadele edildiğini belirtmektedir. Wolton, bu süreçte yaşanan çatışma ve sürtüşmeleri de doğal karşılamakta ve siyasal iletişimin gereği olarak görmektedir. (11)
Katılımcı demokrasilerde sadece sistemce meşru
Siyasal İletişimde “Benzeşme” Faktörü
Siyasal iletişim uygulamalarında görülen benzeşme ve tekdüzelik dikkat çekmektedir. Dünyadaki değişik ülkelerin siyasal, kültürel ve sosyal açıdan farklılıklarına rağmen benzer siyasal iletişim teknik ve uygulamalarını kullanmalarının altını çizen Oktay, “siyasal reklamları, seçimlerde Televizyon vasıtasıyla oluşturulan imajlarla adayın öne çıkmasını, medyanın seçimlerde birinci dereceden önem kazanmasını, artan kampanya masraflarını, siyasal iletişim danışmanlarının profesyonelleşerek seçim ve aday stratejilerinin belirlenmesinde vazgeçilmez hale gelmelerini” bu benzeşmeye örnek olarak vermektedir. Oktay, bu tekdüzelik ve benzeşmeyle ilgili olarak şu saptamayı yapmaktadır: “Farklı seçim sistemleri, farklı siyasal ve kültürel yapılar ve farklı tarihsel geçmişlerine rağmen hemen hemen tüm ülkelerdeki siyasal iletişim uygulamalarında, medya teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, “siyasetin Amerikanlaşması” sürecine girildiği görülmektedir…” (13)
Siyasetin ve beraberinde iletişimin Amerikanlaşması olgusunda kuşkusuz küreselleşme sürecinin büyük rolü vardır. Çünkü ABD, küreselleşme sürecinin baş aktörü rolüne oynamakta, bu sürecin genişleyip yayılmasında etkin görev üstlenmektedir. İletişim teknolojilerindeki gelişmeler de yine ABD’de üretilip tüm dünyaya yaygınlaştırılmakta, dünyadaki pekçok ülke bu teknikleri Amerika’daki uygulamalarından taklit ederek kendi ülkesine uyarlamaktadır.
Amerikan demokrasisinin özgürlüklere müdahale etmeyen tavrı yanında, kitle iletişim araçlarının toplum üzerindeki büyük etkisi de siyasetin iletişim ile uyum içinde gelişmesine yardımcı olmaktadır. Siyasal iletişimin temel uygulamalarının en yaygın ve yoğun olarak Amerika’da kullanılması, beraberinde ABD’de tartışma konusu olan pekçok sorunun da başka ülkelere ihraç edilmesine neden olmaktadır.
Sadece siyasal iletişim uygulamalarını değil, kendi siyasal sorun ve tartışmalarının büyük bir kısmını da başka ülkelere ihraç
Siyasette ve iletişimde yaşanan “benzeşme” faktörünün yaygınlaşmasında kitle iletişim araçları çok büyük rol oynamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nin kitle iletişim araçlarının en yaygın ve etkin olarak kullanıldığı yer olduğu dikkate alındığında, “Amerikan kültürünün” iletişim ağları vasıtasıyla tüm dünyaya yayıldığı daha iyi görülecektir. Bugün hem siyasette hem de iletişimde temel başvuru kaynağı olan internetin de çıkış yerinin ABD olduğu hatırlanırsa, “Amerikanlaşmanın” hızı daha iyi anlaşılacaktır.
Mesajların topluma kitle iletişim araçları vasıtasıyla verilmesi ve süreklilik arzetmesi, benimsenmesine yardımcı olmaktadır. Bu nedenle Amerikan kültürünün dünya üzerinde etkinlik sağlamasında televizyonların, radyoların, gazete ve dergi gibi yayın organlarının önemi büyüktür. Amerikan kültürünün, dış etkilere oldukça kapalı olarak bilinen Avrupa ülkelerine girebilmek için kitle iletişim araçlarını seçmesi de tamamen bilinçli bir tercihi ifade etmektedir. (14)
Siyasal iletişim uygulamalarında da “Amerikan tarzının” yoğun etkilerine rastlamak mümkündür. Amerikan tarzı siyasal iletişim kampanyalarında imaj faktörü çok öne çıkmakta, medya, seçim kampanyalarında birinci derecede önem kazanmakta, siyasal iletişim danışmanları seçim ve aday stratejilerinin belirlenmesinde vazgeçilmez hale gelmekte, siyasal reklamların etkinliği artmaktadır. (15)
Siyasal iletişim etkinliklerindeki Amerikan tarzı uygulamalar küreselleşme sürecinin de etkisiyle hızlı bir şekilde yaygınlaşmakta, bugün pekçok ülkede kullanılmaktadır. Özellikle siyasal iletişim uygulamalarında imaj faktörü öne çıkartılmakta, kitle iletişim araçlarının yanısıra, reklam ve halkla ilişkiler faaliyetlerinden de seçim kampanyalarında yoğun olarak yararlanılmaktadır.
Türkiye’de de seçim kampanya dönemlerinde Amerikan tarzı iletişim stratejilerine sıklıkla rastlanmaktadır. Örneğin, 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde Genç Parti’nin uyguladığı seçim stratejisi tamemen bir “imaj kampanyası” üzerine kurulmuştur. Seçimden sadece üç ay önce kurulan bu parti, reklam ve halkla ilişkiler faaliyetlerinin yoğun olarak kullanılması yanısıra, halkla direkt temas imkanı sağlayan 150’ye yakın meydan mitingi düzenleyerek de oy oranını artırmayı başarmıştır. Yine aynı şekilde seçimden birinci parti olarak çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi de kendisine “yenilikçi” imajı çizerek, seçmeni ikna etmeyi başarmıştır. Aynı başarısını 22 Temmuz 2007’de yapılan seçimlerde de tekrarlamıştır. Dünyanın değişik yerlerindeki seçim kampanyaları incelendiğinde görülecektir ki, pek çoğunda Amerikan tarzı iletişim stratejilerinin izi ve imaj faktörünün büyük etkisi vardır.
Notlar:
1. Hıfzı Topuz, Siyasal Reklamcılık: Dünyadan Ve Türkiye’den Örneklerle, İstanbul, 1991, s. 7
2. Zeynep Karahan Uslu, “Siyasal İletişim Ve 24 Aralık 1995 Genel Seçimleri”, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı: 11,
3. Mahmut Oktay, “Demokratik Sürecin Sağlıklı İşleyişi Açısından Siyasal İletişimde Sosyal Sorumluluk Meselesi”, Marmara İletişim Dergisi, Sayı: 2, İstanbul, 1993, s. 77
4. Erol Mutlu, İletişim
5. Ferhat Kentel, “Demokrasi, Kamuoyu Ve İletişime Dair”,Birikim Dergisi, Sayı:30, İletişim Yayınları, İstanbul,1991, s. 40
6. Veysel Batmaz, “Türkiye’de Siyasal İletişim”, İletişim Dergisi, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınları, Yıl:1999, sayı:3,
7. Ümit Atabek, “Akademik İlgi Alanı Olarak Siyasal İletişim”, İletişim Dergisi, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınları, Yıl:1999, Sayı:3,Ankara, s. 7
8. Dominique Wolton, “Political Communication: The Construction Of A Model”, European Journal Of Communication, Vol. 5, March 1990, Bkz. Mahmut Oktay, Politikada Halkla İlişkiler, Derin Yayınları, İstanbul, 2002, s.24
9. Uslu, a.g.e, s. 791
10. Wolton, a.g.e, s. 52
12. Brian McNair, An Introduction To Political Communication, London And New York, 1995, s.5, Bkz. Oktay, Politikada…, s. 23
13. Oktay, Politikada…, s.25
14. Tevfik Güngör, “Le Monde’un İngilizce Eki Tepkiyle Karşılandı”, Dünya Gazetesi, 23 Nisan 2002, s. 11
15. Oktay, Politikada…, s. 25