Başlangıçta askeri bir terim olarak bilinen “Strateji” giderek iş, siyaset, kalkınma, yönetim ve ekonomi alanında da sıkça telaffuz edilmeye başlanmıştır.
Stratejik plan, Stratejik yol haritası, Stratejik hedefler v.b. ifadelerle karşımıza çıkan kavramları birileri konuştukça, biz de büyük bir laf olduğunu zannederiz ama içine baktıkça, yazılan ve söylenenlerin her zaman yeterince stratejik olmadığını da anlarız. Yani bir plan, hedef ve programın adının başına “Strateji” lafını koyduğumuzda o stratejik olmaz. Aynen seçim öncesinde “benim projelerim var” diyerek ortaya çıkan kimi siyasetçilerin, hadi bize göster veya anlat dediğimizde, herhangi biri için gösterebilecekleri bir sayfa yazı dahi olmadığı gibi. İşte o zaman da seçim öncesi tek ayak üzerinde sıralanan 15-20 proje, seçim sonrasında unutulur gider.
İçi boş olarak ifade bulmuş stratejik plan, hedef ve yollar da öyledir. Eğer yeterince stratejik değilse, zaman içinde her eleştiride revize edilir ve bir süre sonra ortaya atan da anlar ki bu stratejik laf değilmiş ama iş, işten geçmiş bir sürü zaman, emek heba olmuştur. Ancak kayıplar için kimseden hesap sorulmaz. Olan yine vatandaşa ve ülkeye olmuştur.
Ülkemizde üst seviyede strateji eğitimi veren kurum bulmak da zordur. Örneğin Harp okullarında bu eğitim verilir. Ancak astsubay hazırlama okullarında verilmez. Verilse de fazla üstünde durulmaz. Çünkü mezun olan astsubaylar, askerlik yaşamlarında bunu kullanamayacaklardır. Her subay da mesleki yaşantısında stratejik görev üstlenmeyebilir. Özellikle lojistik sınıflar kendi konuları dışında ulusal strateji ile ilgili değildirler. Aynen tüm üniversite mezunlarının stratejik eğitim almadığı gibi.
Strateji eğitimi özellikle Harp Akademisinde okutulur. Çünkü buradan mezun olanlar ileride general olarak büyük birliklerin komutanlığını yapacaklar ve ülke çıkarlarının korunmasında önemli görevler üstleneceklerdir. Harp Akademisi bu birikimini, devlet kademelerinin üst makamlarında görev alacak bazı bürokratlar için de sunar. Milli Güvenlik Akademisinde eğitim gören bu bürokratlar, bir çok kamu kurum ve kuruluşunda gerçekten ülkemiz için büyük hizmetler vermektedirler.
Bazı bürokratların, generallerin, polis müdürlerinin, yurt içi ve yurt dışında ülkemizi temsil edenler ile kendisini yetiştirerek eğitimini almış akil adamlarımız ve bazı akademik ünvanlı öğretim üyeleri yanında, bugün ülke yönetimine talip olmuş meclisimizde ki bir çok milletvekili ve bakanımız ile yerel yönetimlerde görev üstlenmiş belediye başkanlarımızın çoğu maalesef stratejik düşünme kapasitesinde değildir. Bırakın stratejik plan yapmayı, yapılmış bir planı dahi okuyamayanlar vardır.
Gençlik dönemlerinden başlayarak üyesi oldukları siyasi partilerinde yükselerek bugün üst makamları işgal edenler, hayatları boyunca geçimlerini sağlayabilmek için muhasebecilikten avukatlığa, doktorluktan esnaflığa, çiftçilikten şirket patronluğuna kadar muhtelif işler yaparak ailelerinin geçimini sağlarken, arkalarına aldıkları bir rüzgar veya çoğu kez de parti liderinin inisiyatifiyle kendilerini bir anda üstesinden gelemeyecekleri kadar büyük sorumlulukların altında bulurlar. Ancak birikimsizliklerini örtmek için siyasi söylemlerle durumu idare etmeye çalışırken sözüm ona strateji ürettiklerini zannederler…
İşte önümüzde bir seçim dönemi daha başlıyor. Adaylar kendilerini gösterme ve liderlerinin gözüne girme telaşı içindeler. Sorarsanız artık sıra onlara gelmiştir. Çünkü onlar partilerine çok hizmet etmişlerdir!! Şimdi ödül zamanıdır…
Parti liderleri her seçim döneminde olduğu gibi yine kendi adamlarını tercih etmek yerine, ülke çıkarları açısından tercihlerini kullanıp, eğitimli ve donanımlı kişileri seçme konusunda “Stratejik Davranış” içine girebilseler, inanın bu güzel ülkenin, güzel insanları onları çok daha takdir edecek ve “işte benim ülkemin sorunlarını bu parti çözer” diyerek oyuyla ödüllendirecektir.
Stratejik düşünebilen kişilerin yanında vatandaş, siyasi parti liderlerinden, artık daha batılı ve özgün davranışlar beklemektedir. İşte sayın parti liderlerimize stratejik bir davranış önerisi; Madem ki ülkemizin yarısını kadınlar oluşturuyor, 81 ilin yarısında, ilk sırada kadın milletvekili adayı göstersinler. TUSİAD gibi gelenekçi bir kurum bile bu stratejik cesareti gösterebilmiştir. Belki bu şekilde meclisimize zarafet hakim olur ve biz tüm milletvekillerimizi TV de gördüğümüz kavga ve tartışmalar yerine, rahmetli İsmail Cem gibi zarafetleriyle anarız.
Diğer taraftan www.dpt.gov.tr adresine girdiğinizde karşınıza çıkan stratejik plan ve stratejik kalkınma planları gibi dosyaları kaç kişi merak edip inceler bilmiyorum. Ama bu dosyalarda yazılanlar emir veya talimat olarak valiliklere ve belediye başkanlıklarına geldiğinde, bir telaştır başlar. Hayatında hiç strateji eğitimi almamış kişiler, stratejik plan yapmakla yüz, yüze gelmişlerdir. Kimseyi küçümsemiyoruz. Ancak kalkınmış ülkelerin yönetim kadrolarına baktığımızda bizi bugüne kadar yönetenlere göre çok daha deneyimli (eski bir deyimle) “devlet adamları” ile yönetildikleri için başarıyı yakaladıkları da bir gerçektir.. İnanın Dünya’nın en kapsamlı stratejik planı bile stratejik düşünemeyen kişilerin elinde başarısızlıkla sonuçlanabilir.
İzmir bu konuda en önemli örnektir. Her bir kuruma göre İzmir’in stratejik hedefleri başkadır.Valilik, Büyükşehir Belediyesi, İZTO, EBSO, Kalkınma Ajansı kendilerine göre İzmir için ayrı, ayrı stratejik hedefler belirlemiştir. Yani İzmir kentinin stratejik hedefi nedir kimse bilmemektedir. Asıl olan ise ulusal planlar çerçevesinde hazırlanacak İzmir stratejik planı içinde belirlenecek İzmir stratejik hedefinin bu kurumların her birinin web sayfasına girildiğinde açık ve net bir şekilde aynı ifadelerle yer bulması ve vatandaşa benimsetilmesidir.