BRÜKSEL – AB Komisyonu Başkanı Josè-Manuel Barroso konuşuyor. Sözler veriyor, mesajlar iletiyor: “Krizden şirketlerimizin girişimciliği ve yaratıcılığı ile çıkacağız. Finans sistemi yeniden yapılanacak, bürokrasi azalacak, kurallar daha saydam olacak, daha etkin uygulanacak. Korumacılık değil küresel yaklaşımlar baskın çıkacak. Avrupa teknolojik ilerleme, sosyal sorumluluk ve doğayı koruma önceliklerinden taviz vermeyecek. Obama ile konuştum; ABD ile AB, G8 ve G20 grubu ülkelerle birlikte dayatma değil işbirliği ve dayanışma içinde olacak”.
Aralık 2008. Paris’te barok bir salon. Duvarlardaki tablo ve heykellerden Avrupa’nın geçmiş ihtişamı, dev ekrandaki grafiklerden gelecek ihtirasları yansıyor. Tepedeki vitraylı kubbeden içeri süzülen gün ışığında iyimser ve kötümser düşüncelerin renkleri birbirine karışmakta. Basına kapalı bu üst düzey toplantıda Barroso Avrupa iş dünyasının temsilcileriyle derin bir görüş alışverişi gerçekleştiriyor. Protokol kasvetinden, şarklı siyasetçi kasıntılığından ve ekonomik güç gösterisinden uzak, akılcı ve samimi bir devlet-özel sektör istişaresi.

Özel sektörünün sesi
Aynı Avrupa iş dünyası heyeti Elysèe Sarayı’nda Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile de toplantıdaydı. Her altı ayda bir AB dönem başkanı ülkede benzer etkinlikler gerçekleşiyor. Berlin, Madrid, Roma, Londra, Stockholm… Her AB başkentinde en üst düzey siyasi görüşmeler; Avrupa siyaset gündeminin ele alındığı toplantılar; Versailles, Buckingham, Alcazres, Belvedere sarayları gibi mekânlarda ekonomi ve siyaset dünyasını bir araya getiren sosyal etkinlikler…
Söz konusu olan Avrupa özel sektör camiasının kurduğu BusinessEurope isimli kuruluş(*). Avrupa Özel Sektör Konfederasyonu. Merkezi Brüksel’de. Ellinci yılını 2008’de doldurdu. Avrupa bütünleşme süreciyle yaşıt. AB kurumları ve hükümetleri tarafından resmen Avrupa özel sektörünün temsilcisi olarak tanınıyor. Kendisi ise resmi değil, gönüllü üyeliğe tabi bir sivil toplum kuruluşu. BusinessEurope bir çatı örgüt. Üyeleri ulusal özel sektör temsil kuruluşları. Arkalarında yirmi milyon civarında Avrupalı şirket ve 107 milyonu aşkın çalışan var. Üye kuruluşların ülkeleri AB’nin 27 üyesi artı Norveç, İsviçre, İzlanda ve Türkiye.
Üyelik koşulları arasında Avrupa standartlarında sivil toplum nitelikleri öncelik oluşturmakta: gönüllü üyelik ilkesi, siyasi partilerden bağımsız konum, ulusal ekonomide yüzde otuz seviyesi üstünde bir artıdeğer temsili, gelişmiş kurumsal yapı, etik duyarlılık ve uluslararası saygınlık. Türkiye’den iki kuruluş, TÜSİAD ve TİSK 1987’den beri Avrupa iş dünyasının tam üyesi.

Devlet sivil toplumun hizmetinde
Özel sektör Avrupa’da demokrasinin gelişmesiyle eşzamanlı bir olgu. Magna Carta’dan Fransız Devrimi’ne ve AB projesine uzanan evrimde ekonomik büyüme, sosyal kalkınma ve demokratik gelişim arasındaki karşılıklı etkileşim önemli. Bazen çelişkiler ve çöküntüler üretebilen bu süreç, insanlık tarihinde şimdilik en iyi işleyen rejim olarak Batı demokrasisini 21. yüzyıla taşıdı. Gelişmiş demokrasilerde, arkasındaki insan, sermaye ve teknolojik yenilik gücü ile özel sektör toplumsal yaşamın özüne ait. Buna şirketlerin ve çalışanlarının ödediği vergilerle işleyen devlet sistemi de dâhil. 
Çağdaş demokrasilerde devlet hizmetkârı olduğu toplumu karar sürecine katarak kendisi için en güvenli yolu seçiyor. Alınacak kararlardan etkilenecek olan kesimlere danışılıyor. Kararlar onlardan gelen katkılarla oluşuyor. Her zaman toplumun farklı kesimleri arasında tam bir denge veya uzlaşma bulunamasa bile, çoğu zaman sorunlar daha saydam bir ortamda tartışılabiliniyor hiç olmazsa. Böylece bürokrat ve siyasetçi daha başarılı oluyor. “Ben devletim, siyasi güç bende” benzeri yaşamın faniliğinden kopuk siyasal hastalıklar giderek istisnalaşıyor.
Bu noktada siyaset ve bürokrasiye çok önemli bir sorumluluk düşmekte. Konusuna göre paydaşları belirleme ve onlardan yararlanma görevi. Hangi dernek, sendika, konfederasyon, federasyon, oda, birlik,  kulüp, akademik kurum, lobi, uzman veya vatandaş? Temsil yapısına, bilgi, gücüne, deneyim birikimine ve toplumsal etkisine göre karar vermek gerek. Yasalarla belirlenen bir düzen sivil toplumun doğasına aykırı. Siyasetçi veya bürokrat sivil toplumla iletişim ve işbirliğinde en dengeli ve verimli tutumu takınmak zorunda. Kolay bir sorumluk değil bu. Başaramayacak olan ne siyaset yapsın, ne de gözü üst düzey kamu görevinde olsun.

Lobicilik ötesi
BusinessEurope AB karar alma sürecini gözetliyor, yönlendiriyor, denetliyor. Lobi olmanın ötesinde bir konuma sahip. AB siyasal yapısında resmi olmayan bir temel direk rolü oynuyor. AB Komisyonu mevzuat ve politika önerilerini hazırlar; Avrupa Parlamentosu ve AB Bakanlar Konseyi ortak bir karar mekanizması ile yasama erkini üstlenir. Bu sistem içinde BusinessEurope bir süzgeç işlevine sahip. AB kurumlarıyla iletişim içinde çalışan altmış çalışma grubu var. Bunlara üyelerden gelen 1200 kadar uzman katılıyor. Vergi, çevre, ABD, Çin, Rusya, eğitim, yeni teknolojiler, enerji gibi farklı alanlarda Avrupa özel sektörünün ortak görüşü belirleniyor. Ayrıca Avrupa Sendikalar Konfederasyonu ve BusinessEurope sosyal politika alanında bir ortak mevzuat önerisi üzerinde uzlaşırsa, AB Bakanlar Konseyi Maastricht Antlaşması uyarınca bunu onaylayarak yasaya dönüştürüyor. Tabii Avrupa iş dünyası içinde ülkeler veya sektörler arasında bir konuda ortak görüş oluşamıyorsa, BusinessEurope da sessiz kalıyor doğal olarak.
Avrupa özel sektörü en teknik seviyeden en geniş kapsamlı siyasetlere uzanan bir yelpazede etkili olabilmekte. Örneğin AB’nin bu yüzyıldaki temel hedeflerini belirleyen Lizbon Stratejisi BusinessEurope’un bir başarısı olarak görülmekte. Küresel ekonomik kriz karşısında AB politikaları da bu yönde özel sektörün katkısıyla oluşuyor.
BusinessEurope Avrupa özel sektörünün bir nevi NATO’su veya AB Bakanlar Konseyi. Çalışmaları Brüksel’deki genel merkezi ve üyelerinin AB nezdindeki temsilcilikleri tarafından yönetilmekte. Stratejik kararlar altı ayda bir toplanan Başkanlar Konseyi’nde ve genel sekreterlerin katıldığı icra komitesinde alınıyor. Son yirmi yıl içinde bu platformlarda Ömer Dinçkök, Cem Boyner, Bülent Eczacıbaşı, Halis Komili, Güler Sabancı, Aldo Kaslowski, Muharrem Kayhan, Erkut Yücaoğlu, Tuncay Özilhan, Mustafa V. Koç, Pekin Baran, Tuğrul Kutadgobilik, Ömer Sabancı ve Arzuhan Doğan Yalçındağ gibi birçok önde gelen Türk özel sektör temsilcisi etkinlik içinde oldu, Türkiye için çalıştı. Ayrıca az sayıda ülkeden katılımla oluşan bir icra kurulu önemli kararları hazırlıyor. Bu üst düzey gruba seçilenler arasında Türkiye’den Haluk Tükel yer almakta.

Türkiye’ye destek
Türk özel sektörünün BusinessEurope içinde tam üye olarak yer almasının sağladığı birçok artıdeğer var:
1. Türkiye’nin AB sürecinde BusinessEurope üyeliği öncü bir kazanım. Bu kuruluş AB politikalarının kısa ve orta vadedeki yönelimlerinin oluştuğu sisteme dâhil. Türk iş dünyası da bu sisteme tam üye olarak katılıyor.
2. AB içindeki herhangi bir şirketi ilgilendiren mevzuat ve politikaların yüzde 80’i ulusal değil AB düzeyinde kararlaştırılıyor. Gümrük birliği ve müzakere süreci ile birlikte Türk ekonomik yaşamı için de bu orana doğru bir evrim söz konusu. BusinessEurope üyeliği bu çerçevede önemli ulusal çıkarlar içeren bir konum.
3. BusinessEurope çalışma gruplarında Türk uzmanlar ayrıcalıklı bir bilgi ve etki ağına ulaşıyor. Bu sayede AB kurumlarına iletilen Avrupa özel sektörü görüşleri Türkiye açısından da olumlu talepler içeriyor. Örneğin Güney Kore gibi ülkelerle dış ticaret müzakerelerine yönelik AB Komisyonu-özel sektör istişare toplantılarında Türkiye’nin de öncelikleri savunuluyor.
4. Türkiye’nin küresel düzende daha güçlü bir ülke olması için önerilen politikalarda Brüksel’de erişilen ayrıcalıklı bilgilerin katkısı sağlanıyor. Özel sektörün devlete aktardığı bilgi ve görüşlerin değeri pekişiyor.
5. Avrupa iş dünyası çalışmalarına katılım Türkiye’ye olumlu yansıyor. Türkiye’de özel sektörün üretim kalitesi, çalışma koşulları, tüketici hakları ve çevreyi koruma gibi alanlarda Avrupa standartlarına uyumu destekleniyor.
6. Avrupa içinde devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar, medya ve kamuoyu karşısına çıkan Avrupa özel sektör heyetlerinde Türk temsilciler de yer alıyor. Hem içerik açısından, hem de simgesel olarak Türkiye’nin girişimci ve hızla kalkınan bir toplum olarak AB sürecindeki güçlü özellikleri vurgulanıyor böylece.
7. ABD, Çin, Rusya gibi ülkelerle olan dış ilişkilerde Avrupa özel sektör heyetlerinde Türk temsilciler de yer alıyor. Bu ülkeler AB sürecinde ilerleyen bir Türkiye’ye daha fazla önem veriyor (Bu ülkelerle ilişkilerimiz geliştikçe de, AB nezdinde değerimiz artıyor).
8. Türk özel sektörünün Avrupa iş dünyası ailesinin bir üyesi olması birçok alana olumlu etkiler yayıyor: uluslararası sermaye hareketlerinden alınan pay, dış ticaret, turizm, ülke markası, teknoloji transferi, sivil toplum kuruluşlarının uluslararası açılımları, teknolojik işbirliği, akademik çalışmalar ve kültürel etkinlikler…
9. BusinessEurope’un üyesi olan kuruluşlar Türkiye adına kendi hükümetlerini olumlu etkiliyor, Türkiye’den gelen heyetlere evsahipliği yapıyor ve kendi toplumlarına karşı Türkiye ile ortak ekonomik çıkarları vurguluyor.
10. Tüm bu etkenlerin bileşkesi olarak Avrupa özel sektörü Türkiye’nin AB üyeliği sürecini destekliyor. Bu destek 1995’te gümrük birliği, 1999’da adaylık statüsü ve 2004’de müzakerelerin açılması kararları yönünde somutlaştı. Son olarak küresel kriz karşısında yenilenen Avrupa özel sektörü önceliklerine de yansıdı. BusinessEurope AB’nin Türkiye ve Balkanlar’a başarılı bir şekilde genişlemesinin Avrupa’nın küresel rekabet gücü açısından gerekli olduğunu savunuyor.
Batı demokrasilerinde özel sektör-devlet ilişkisi bazı sorunlara rağmen genelde saydam, akılcı ve verimli bir zeminde gelişmekte. Türk özel sektörü BusinessEurope üyesi olarak AB sürecinde ayrıcalıklı bir konuma sahip. Bunu Türkiye için artı değere dönüştürme çabası içinde.
Geriye önemli bir soru kalıyor: Türkiye’de devlet-sivil toplum ve devlet-özel sektör ilişkisi hangi hızda gelişiyor?
Eşzamanlı olarak buna bir soru daha ekleniyor: Türkiye’nin AB süreci ve küresel rekabet ortamında yükselişi hangi hızda ilerliyor?

(*) Kuruluşunda Unice olarak tanınan bu kuruluşun ismi birleşik yazılan “iş dünyası” ve “Avrupa” sözcüklerinden oluşuyor: www.businesseurope.eu