29 Mart yerel seçimlerinin sonuçları ile ilgili pek çok değerlendirme yapıldı; siyaset bilimciler, araştırmacılar, uzmanlar sandıktan çıkan sonucu analiz etmeye çalıştılar, seçmenin hangi gerekçelerle oy verdiğini yorumlamaya gayret ettiler. Bunlar seçim sonrasının sıcaklığında yapılan yorum ve analizlerdi; yapılması, konuşulması, tartışılması gerekiyordu. Konuşuldu ve dikkat edin artık seçim, ülke gündeminden düştü.
Ülke gündeminden düşen seçim, ne yazık ki siyasi partilerin de gündeminden düştü. Siyasi partiler her seçim sonrası yaptıkları yanlışı, öyle gözüküyor ki, yine yapmakta ısrar ediyorlar. Oysa ki, siyasi partiler seçimlerden hemen sonra bir sonraki seçim için hazırlık yapmalı, çalışmalar için kolları sıvamalıdır.
Bunu şunun için yapmalıdır; Seçmenin ikna edilmesi, bilinçaltına yönelik mesajların verilmesi, parti politikalarının tanıtılması uzun vadeli işlerdir. Belirli bir süreç gerektirir.
Ayrıca şu da var: Seçmen eskisi gibi değildir, çok daha bilgili ve bilinçlidir. Böyle bir seçmen kitlesini seçime bir-iki ay kala yapılacak seçim kampanyaları ile ikna etmek mümkün değildir.
Siyasal partiler, değişen seçmen davranışlarını, iletişim ve teknolojinin getirdiği yeni imkanları, karmaşıklaşan karar verme süreçlerini çok iyi okumak, bu yeni duruma uygun politikalar geliştirmekle yükümlüdür.
Siyasal başarı elde etmek isteyen partiler, stratejik iletişim yönetimi, stratejik halkla ilişkiler yönetimi ve tanıtım stratejilerinin araç ve yöntemlerini doğru kullanmak zorundadır.
Siyasi partiler için önümüzdeki genel seçimlerin kampanyası bugünden başlamıştır.
Kim ki, bu gerçeği kavrar, kendisini seçmene daha kolay anlatır ve anlattığı için ikna etmesi kolaylaşır.
Siyasi partilerin seçmenin karşısına çıkmadan, onlarla buluşmadan önce yapması gereken öncelikli iş ise kendi kadrolarını eğitmek olmalıdır.
Türkiye ve dünyadaki ekonomik, siyasal, kültürel gelişmelerden, uluslar arası ilişkiler ve güvenlik alanlarındaki stratejik denklemlerden siyasi partilerin kurmay kadroları ve ilgili üyeleri mutlaka uzmanlar tarafından bilgilendirilmeli; ülkemizin sahip olduğu imkan ve potansiyel ile jeostratejik önemi siyasetçilerimiz tarafından kavranmalıdır. Siyasi partiler önce kendi kadrolarını üst düzey bilgilerle donatmalı, sonra da halka stratejik vizyon içeren bu bakış açısını yansıtmalıdır.
Ancak böyle yapılırsa siyaset kısır tartışmalardan, karalamalardan, ülkeye ve millete faydası olmayan günübirlik politikalardan kurtulur.
Rant siyaseti yerine değer siyaseti yapmak, siyaseti toplumun iyiliği için bir araç olarak görmek isteyen siyasi partilerin bu yolu izlemekten başka çareleri yok.
Belki bu yol uzun ve zahmetli ama ülkemiz için oldukça yararlı olacağı açık.